Yeni bir
sayfa.. Kitap sıkıcı olmasa da sayfayı çevirdiğimde duruyorum sebepsizce. Bu
duraklamada yazarın ya da yazma becerisinin hiçbir suçu yok. Peşi sıra kafamı
kaldırıyorum kitaptan ve gözlerimi odada,
hayati önem taşıyan ve ivedilikle ihtiyaç duyulan objeyi ararcasına
çaresizce gezdiriyorum. Gördüklerim beni ağlamaklı bir hale sokuyor. Zira
bomboş odada duvar dibine istiflediğim kitaplarım, oturduğum sandalye masa ve oturduğum sandalyenin arkasında bulunan
kanepe dışında hiçbir şey yok. İstiflenmiş daha doğrusu orada olduğu unutulmuş
kitapların hatırlanmasıyla oluşan ağlamaklı halim daha da beter bir hal alıyor.
Ağlıyorum. Tek sebebi okunulması için güç bela alınıp, bir köşeye atılarak
unutulmaya yüz tutmuş kitaplar olamaz, ağlamak bu kadar basite indirgenmemeli.
Neden ağladığımı bilmiyorum. Bir elimle gözlerimdeki yaşı elimin tersiyle
yanaklarımdan sürüyorum. Sürgün edilen göz yaşlarım el ve yanak derimde
siliniyor gidiyor. Ağlamam kesilince bir gülümseme beliriyor yüzümde. Yeni
sayfaya başlama cesareti bulamıyorum içimde. Geçmişimden destek almam
gerektiğini hissederek sayfayı geri çeviriyorum ve son paragrafı okuyorum.
“Derdimiz gönül eğlendirmekse, hata etmiş olacağız. Tek yaptığımız sevmekse,
ölebiliriz.” Cümlesi geçmişimden geliyor ve yeni sayfaya geçişimin ardından ve
beni bir an duraklatıp odama baktıran ve peşi sıra ağlatan cümle olduğunu fark
ediyorum. Farkındalığımın ardından kitabın yeni sayfasına geçebileceğim
cesareti buluyorum kendimde.
Daha kendime gelememişken yeni sayfada boğuluyorum,
kitap hayatım haline geliyor. Devam edemiyorum. Güç bela okuduğum paragraf yeni
sayfayı eskimeyecek hale getiriyor. “ Kendim için kimim ben? Hissettiğim
şeylerden biriyim sadece. – Yüreğim çaresizce, delik bir kova gibi boşalıyor.
Düşünmek mi? Hissetmek mi? Net olarak tanımlanmış bir şey söz konusu olduğunda
nasıl da yoruluruz her şeyden.” İşte beni bunları yazmaya iten şey
gerçekleşiyor. Bu noktada kitabı bırakıyorum ve kitapların arasındaki kıvrılıp
bükülmüş kağıtlar arasından en az karalanmış, en çok boş alana sahip kağıdı
seçip geçiyorum masaya. Çiziklerle dolu yeni bir sayfa. Tek başına, kitaplar
arasına giremeyecek bir sayfa bu. Kelimelerimin yalnızlığında çaresiz bir
sayfa. Tıpkı ben gibi. Yazacaklarım netleştiğinde telaşa kapılan bir sayfa....
Yorumlar
Yorum Gönder