Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kabul Edilen Gerçek

        Apartmanın önüne geldiğim zaman istemsizce durmuştum, durdurulmuştum. Kimsesiz kedinin ruh haline bürünmüştü benliğim ki artık kimsesizdim. Yapayalnızdım  bu hayatta ve güzel günlere olan arzum beni evin önünde durdurmuştu , eğer girersem eve, kimsesiz ama boş olmayan, anılarla dolu odalarındayken, güzel günlere olan arzum , bitecek ve bitmekle kalmayıp çaresizliğimle baş başa kalmak zorunda kalacaktım, anılarla dolu evimde bir başıma. Güzel günlere arzumla vedalaştıktan sonra-sıkı sıkı sardım son kez – üzüntüyle merdivenleri çıktım daireme ulaştım.       İki saat öncesine kadar beraberdik , son bir aydır hali tavrı değişmişti ama hiç bu kadar umursamaz ,samimiyetsiz görememiştim onu , üzgünmüş , böylesi ikimiz için daha iyimiş, ben daha iyilerine layıkmışım, birbirimizi kırmanın anlamı yokmuş , dışarda bir sürü insan varmış ve kutup ayıları çok yalnızmış……. Cevap bile veremedim yarım saatte her şey halloldu sebebini bile soramadım , ne değişti hayatımızda da bu hale gelebil

LEYLA

                                                YILLIK İZİN       Yaz sıcağından bunalmış vaziyette dışarı attım kendimi, yorucu iş hayatından kaçmış, antalyanın sıcağına yakalanmıştım bile bile. Bilerek geldiğim bu şehre, her şeyden kaçmaya gelmiştim, ne kafamda müdürümün istediği raporlar, ne dostlarımın pek de umursamadığım dertleri ne de kendimi, çok sevdiğime inandırdığım kız arkadaşım vardı ha bi de, ne de ailem, en önemlisini unutmam benim hatam. Zaten böyle değil midir standartlarda yaşayan bir insanın sahip oldukları, sanki zorunluyuz bunlara.        2 haftalık yıllık iznimin hepsini kullanmaya karar kılmıştım, ne bir hastalık anı ne bir ölüm haberi ne de bir evlilik haberi umrumda değildi. Bir sene boyunca başka tatil yapamayacak olmanın getirdiği bilinçle tüm paramı burada lükse boğularak harcayacaktım. Bir çok ülkeden gelen, özellikle rusların yoğun olduğu antalya havaalanında,  tatilin bana iyi geleceğine dair hiç şüphem kalmamıştı.  Kimseye haber vermememin, önümde k

SEREN

          Lisede Seren vardı. Turuncuyu çok severdi. Yüzü yuvarlaktı. Küçük bir dudak, asyalılara özenen ince olunmaya çalışılan gözler, bu gözlerin üzerinde gür  ve olması gerektiğinden kısa kaşlar, şekilli bir burun barındırırdı yüzü, o yuvarlak alanda. Teni beyazdı, o zamanlar benim de tenim beyazdı. Koyu kumraldı. Upuzun saçları vardı. Her gün ayrı şekillerde gelirdi bu güzel saçlar okula. Sınıf öğretmenimiz  Nil Hoca sayesinde sıra arkadaşı olabilmiştik. Nil hoca, öğretmendi. Laik, idealist, eşitlikçi , gerçek bir öğretmendi. Kızlar ve erkekleri ayırmazdı, eşit görür , sakındırmazdı birbirlerini, birbirlerinden. Hep utanırdım oysa ki kızlardan, hele serenden. Seren turuncu penyesini giydiği günler onu küçük bir portakala benzettirdim ve onu yemek isterdim. 3 yıl boyunca aynı şeyi hissettim. 3 yıl sürdü arkadaşlığımız. 3 koca yıl .             İlk başlarda, yakın bir arkadaşlık kuramayacağımı düşünürdüm, sınıfın en güzel kızı değildi , ama en güzellerinden biriydi, güzel kızlar

MASUM NEFRET

        Hissizliğim beni düşündürüyor kendime kızamıyorum bile, saniyeler boşa geçiyor her saniye öfkemle  büyürken. Yediğim yemekler bile garip geliyor, tatlar eskisi gibi zevk vermiyor ,renkler ise soluk rüzgarda. Daha çok gencim, sanırım bu gençlik nefreti, masum bir nefret. Yaşlandıkça nefret azalıyor, işte o az olan nefret hiç de masum olmuyor. Birden oluyor işte, masum ya birden patlıyor her şeye, herkese. Varolmuş, varolan, varolacak herkese, her şeye nefret büyütüyorum masumiyetle.Herkesin özel bir yeri var. Herkes nefretimin bir parçası. Tüm gün nefret ediyorum, tüm koca gün. Sonra yoruluyorum nefretim azalıyor yavaşça, işin içinden çıkamadığımdan.        Sevdim olmadı, nefret ettim olmadı. Gitmem gerek ya da samimiyetsiz   dünyada samimi bir şekilde rol yapmam gerek. Masum nefretim hala derinlerde kor halinde. Yaşlanmam gerek, bilmiyorum hangisi daha tehlikeli?                 Erken yoruldum, her şey mükemmel olsa gene de erken yorulurdum. En çok bu yüzden masum ne

Bilinmeyecek Kadınların Yazıları

NEDEN SUSMUYORUZ ÖYLEYSE “Konuşacak birini bulmak kolay da,   Susacak birini bulmak zor.   Susacak ne çok şey var oysa susmak;   İliklerime kadar doluyum anlamında.”                                                                            -Ümit Yaşar Oğuzcan “Konuşmak yok. Sadece hisset.” Dedi oturduğu geniş koltuğa yayılırken. Neyi kastettiğini tam olarak anlamamakla birlikte ilk başta bir şarkı sözü mırıldandığını sanmıştım. Uykusuzluktan çökmüş gözaltları ile uyumlu çoktan başka bir evrene dalmış gözlerine diktim gözlerimi hafifçe kısarak. Bir yandan -belki yılların tecrübesine dayanan belki de geceleri düşünürken bilinçaltının sınırlarını çok zorladığından kaynaklanan- bu adamın karanlığın getirdiği sessizlik ile bütünleşip her lafından sonra aceleyle kendi içine çekilmesine saygı duyuyor, bir yandan ise sürekli kafasında kurduğu dünyaya çekilecek kadar hislerinin altında ezilmesine sebebiyet veren faktörler karşısındaki çaresiz kalışına büyük bir acıma duyuyordum. Ama