Ana içeriğe atla

ÇİRKİN

    Bir gün bir Çirkin varolmuş, bu Çirkin o günden sonra hep varlığını sürdürmüş taki ölene dek. Bu güzel dünyada Çirkin, çirkinliğinin farkında olmadığı gibi tek gördüğü Güzel Dünyaymış. Güzel Dünya da Çirkinin farkındaymış etrafında bir sürü Güzeller varken o Çirkinin çirkinliğini görür çirkinlikten güzellik doğururmuş.     

    Ve bir gün bir Güzel,  bu dünyada çirkinliklere yer olmadığını düşünmüş. Çirkinle Güzel tutuşmuş kavgaya. Çirkin, çirkin olmasına karşın Güzel gibi narin değilmiş. 

    Çirkinler  acılar çekermiş hep. Acılar çirkinleşir güzellik ise merhem olurmuş Çirkinin kavgasına. Çirkin son darbesini atacakken  durmuş düşünmüş “ben çirkinim demiş” işte o zaman anlamış çirkin olduğunu. Çirkin olduğundan kavga etmek istemiş Güzel ve devam etmiş Çirkin “ o ise güzel ben ölsem Güzel Dünyada bir şey değişmez çirkinliğim çirkinliğimle kalır ama Güzel, Güzel Dünyadan solup giderse Güzel Dünya acı çeker, acı çekerse çirkinleşir. “ Çirkin, Güzel Dünyanın acı çekmemesi için Güzeli öldürmemiş . 

    Çirkin gitmiş çok uzaklara, uçsuz bucaksız uçurumlarından geçmiş Güzel Dünyanın. Bulamamış kendine denk çirkini yalnız kendisi varmış yalnızca yaşamış. Yalnızlıkla dert ortağı olmuş çirkin. Çirkinin yaşı kemale ermiş artık yaşlı bir Çirkinmiş. Güzellerden uzak bu dünyada Çirkin de kimsesi olmadan yaşamış. Ve düşünmüş ben neden çirkinim. Yalnızken insan daha çok soru sorarmış kendine ve daha çok soru cevaplayamazmış kendi kendine.  Çirkinin hiçbir zaman cevaplayamayacağı, cevabı gizli bir soru haline gelmiş , sorusunun cevabını bulamadan çirkin olarak ölmüş yaşlı Çirkin.  

 

 

                                                                                                                                13.12.2013


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ölünce Gülümser İnsan

Yıllardır otururduk karşılıklı, bir o konuşmazdı bir ben. Çok önemli değildi ilk başlarda hangi duygularla dolu olduğunu anlayamadığım sessizliğimiz. Herkesle konuşabilirdim, onla konuşamadığımdan oldu tüm bunlar ama onu hiç suçlamadım. Konuşmanın, derdini anlatmanın hatta ve hatta derdini yazmanın ne demek olduğunu bilmiyormuşum. Onla her şey sadece ve sadece gündelik işlerden, nasılsından ibaretmiş. Geçmişi olduğunu çok sonradan öğrendim. Geleceği hakkında da şüphelere sahiptim hep. Şimdilerde düşünür oluyorum acaba gizli gizli birileriyle mi dertleşiyordu ya da bir yerlere mi yazıyordu ya da sadece öylece boşluğa mı bağırıyordu hatta ve hatta sadece boşluğa mı bakıyordu da bu insanlığın paylaşmak dediği dertlerin, sıkıntıların, hafifletme çabasını sağlamış oluyordu. Ne oldu da bu hale geldi hala anlamlandıramıyorum. Nedeni hala soramadım babama. Babamla hiç sarılmadık, babamla hep tokalaştık. Tokalaşmak ne büyük bir heyecandı, başka insanlarla tanıştığımda zevkle onların e

YÜZÜK

                                   Çok az şey öğrendim hayattan. Sanırım en önemlisi hayattan bir şeyler öğrenmenin ne kadar zor olduğunu   öğrenmekti; büyük çabalar sonucu hayattan çalabildiğim bir ders oldu bana ama belki de ben anlamamak istemedim bir türlü, bu kadar güzel ve temizken hayat. Üzülerek öğrendim hayatın ölümle ölümüne savaştığı acı sonu, beni daha yenemedi ama sevdiklerimden bazılarını vahşice aldı benden ve bana tek bir şey bıraktı. Kararmış bir yüzük ve sonrasında ona sahip olduğumu düşündüm. Eğlendim , güldüm , ağladım, lakin en çok güldüm sevdiğim insandan kalan kararmış yüzük parmağımdayken. Bir gün, herkesin sahip olduğu, o bir gün kaybettim yüzüğü.Yüzük parmağımdayken onun ölümüne ağlamamama rağmen yüzüğün yokluğuna da ağlamadım. Aradıysam da bulamadım yüzüğü. Sonra eve dönmeye koyuldum   yıldızlara bakıp düşünürken ve kediler geldi yanıma, üzgün gördükleri için sanırım ve ben de yürümeyi bırakıp oturdum onlarla. Parmağımda olması gereken yüzüğü arıyorlar

Kim bu adsız?

      Adsız yazıldığı üzere ismi olamayan biri.       Dünyada varolmuş, varolan ve varolacak her şeyin bir adı bulunurken isimlerin önemini pek düşünmemişizdir. İsmi olmayan birinin ne önemi olabilir ki? İsimlere takılmadan, isimleri olsa da hatırlanmayanlar için bu yazılar adsızdan gelmektedir.Adsızlık sıradanlığın yansımasıdır. Naçizane yayılanacak olan yazılar, Laszlo Krasznahorkai'nın "Savaş ve Savaş" romanındaki huzursuz Korin'in dürtüsüyle buraya aktarılıyor olucaktır. Ebediyete iletebilmek için. Adsız olan ebediyette de var olacaktır.            Birbirleriyle ilişkili olan ve olmayan bir çok yazının ortaya çıkmasını sağlamıştır, adsızın düşünceleri. Nitelikli olup olmadığına bakılmaksızın, yazım yanlışlarına ve noktalama işaretlerine dikkat edilmeden, anlamsız ve basitlikleri önemsenmemeksizin aktarılacaktır buraya.           Adsızı anlatmaya çalışmaya gerek yoktur, kim bu adsız sorusunu doğuran merağa gerek olmaması gibi.