Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MASUM NEFRET

        Hissizliğim beni düşündürüyor kendime kızamıyorum bile, saniyeler boşa geçiyor her saniye öfkemle  büyürken. Yediğim yemekler bile garip geliyor, tatlar eskisi gibi zevk vermiyor ,renkler ise soluk rüzgarda. Daha çok gencim, sanırım bu gençlik nefreti, masum bir nefret. Yaşlandıkça nefret azalıyor, işte o az olan nefret hiç de masum olmuyor. Birden oluyor işte, masum ya birden patlıyor her şeye, herkese. Varolmuş, varolan, varolacak herkese, her şeye nefret büyütüyorum masumiyetle.Herkesin özel bir yeri var. Herkes nefretimin bir parçası. Tüm gün nefret ediyorum, tüm koca gün. Sonra yoruluyorum nefretim azalıyor yavaşça, işin içinden çıkamadığımdan.        Sevdim olmadı, nefret ettim olmadı. Gitmem gerek ya da samimiyetsiz   dünyada samimi bir şekilde rol yapmam gerek. Masum nefretim hala derinlerde kor halinde. Yaşlanmam gerek, bilmiyorum hangisi daha tehlikeli?                 Erken yoruldum, her şey mükemmel olsa gene de erken yorulurdum. En çok bu yüzden masum ne

Bilinmeyecek Kadınların Yazıları

NEDEN SUSMUYORUZ ÖYLEYSE “Konuşacak birini bulmak kolay da,   Susacak birini bulmak zor.   Susacak ne çok şey var oysa susmak;   İliklerime kadar doluyum anlamında.”                                                                            -Ümit Yaşar Oğuzcan “Konuşmak yok. Sadece hisset.” Dedi oturduğu geniş koltuğa yayılırken. Neyi kastettiğini tam olarak anlamamakla birlikte ilk başta bir şarkı sözü mırıldandığını sanmıştım. Uykusuzluktan çökmüş gözaltları ile uyumlu çoktan başka bir evrene dalmış gözlerine diktim gözlerimi hafifçe kısarak. Bir yandan -belki yılların tecrübesine dayanan belki de geceleri düşünürken bilinçaltının sınırlarını çok zorladığından kaynaklanan- bu adamın karanlığın getirdiği sessizlik ile bütünleşip her lafından sonra aceleyle kendi içine çekilmesine saygı duyuyor, bir yandan ise sürekli kafasında kurduğu dünyaya çekilecek kadar hislerinin altında ezilmesine sebebiyet veren faktörler karşısındaki çaresiz kalışına büyük bir acıma duyuyordum. Ama

Adsız, Veve ve diğerleri....

Mini Öykü Dialogue I (Adsız, ve Veve) -    Kafam çok güzel ya Veve, oysa ki 35lik içtim sadece, ha bir de musiki vardı ,,* Neden içmeden benle konuşmadın ? -    Nasıl konuşayım , ne konuşayım? Aynı zırvalarla kafanı mı doldursaydım, onun yerine gittim kaleiçinde rakı içtim o kadar iyi geldi ki Veve , uykum bile geldi, çok tatlı uyuyacağım bu gece. Saatlerce koşmuş gibiyim Veve , yıllarca sevmiş gibiyim. ,,* Yıllar boyu kimseyi sevmedin sen, kimse yıllar boyu kimseyi sevmedi. Sevgi insanlığın en gücü belki de, lakin bu büyük güç bile yıllarca sürmedi, tek bir insanda bile. -    Nerden biliyorsun? Çok insan tanıdım , yaradanı seven, karısını seven, aşık olan, aşkı için çoğunun almayacağı fedakarlıkları alan. ,,* İncele ve gör, kazanım vardır hayatta, sevgi kazanıma dayanamz, kazanmak için sever, kazandıkça sevmeyiz, sever görür alışırız. Sevgi, korkuyla özdeştir, yaradan mevzusunun büyük bir kısmı bundan ibarettir, korku insanı ehlileştirir. Korkuyu sevmek en büyük zafer

Kim bu adsız?

      Adsız yazıldığı üzere ismi olamayan biri.       Dünyada varolmuş, varolan ve varolacak her şeyin bir adı bulunurken isimlerin önemini pek düşünmemişizdir. İsmi olmayan birinin ne önemi olabilir ki? İsimlere takılmadan, isimleri olsa da hatırlanmayanlar için bu yazılar adsızdan gelmektedir.Adsızlık sıradanlığın yansımasıdır. Naçizane yayılanacak olan yazılar, Laszlo Krasznahorkai'nın "Savaş ve Savaş" romanındaki huzursuz Korin'in dürtüsüyle buraya aktarılıyor olucaktır. Ebediyete iletebilmek için. Adsız olan ebediyette de var olacaktır.            Birbirleriyle ilişkili olan ve olmayan bir çok yazının ortaya çıkmasını sağlamıştır, adsızın düşünceleri. Nitelikli olup olmadığına bakılmaksızın, yazım yanlışlarına ve noktalama işaretlerine dikkat edilmeden, anlamsız ve basitlikleri önemsenmemeksizin aktarılacaktır buraya.           Adsızı anlatmaya çalışmaya gerek yoktur, kim bu adsız sorusunu doğuran merağa gerek olmaması gibi.