Ana içeriğe atla

Kabul Edilen Gerçek

        Apartmanın önüne geldiğim zaman istemsizce durmuştum, durdurulmuştum. Kimsesiz kedinin ruh haline bürünmüştü benliğim ki artık kimsesizdim. Yapayalnızdım  bu hayatta ve güzel günlere olan arzum beni evin önünde durdurmuştu , eğer girersem eve, kimsesiz ama boş olmayan, anılarla dolu odalarındayken, güzel günlere olan arzum , bitecek ve bitmekle kalmayıp çaresizliğimle baş başa kalmak zorunda kalacaktım, anılarla dolu evimde bir başıma. Güzel günlere arzumla vedalaştıktan sonra-sıkı sıkı sardım son kez – üzüntüyle merdivenleri çıktım daireme ulaştım.
      İki saat öncesine kadar beraberdik , son bir aydır hali tavrı değişmişti ama hiç bu kadar umursamaz ,samimiyetsiz görememiştim onu , üzgünmüş , böylesi ikimiz için daha iyimiş, ben daha iyilerine layıkmışım, birbirimizi kırmanın anlamı yokmuş , dışarda bir sürü insan varmış ve kutup ayıları çok yalnızmış……. Cevap bile veremedim yarım saatte her şey halloldu sebebini bile soramadım , ne değişti hayatımızda da bu hale gelebildik diyemedim. Son cümlesi bir daha görüşmemizin hiç bir anlamının kalmamış olmasını ifade eden uzunca bir cümleden ibaretti. Vedalaşma anında sıkı sıkı sardım son kez, terli olmamama rağmen, terli tanımadığı yabancı birisinin sarması gibi davrandı, daha fazla sarabilirdim eğer rahatsız hissetmeseydi , sarılmamı uzatmadan kestim ve son kez yanağına küçük bir buse kondurdum. Tek laf etmeden uzaklaştım ardından, ardımdan bakmadığını bile bile. Kabul etmiştim bunu da her zaman her şeyi kabul ettiğim gibi.
         Özlem yoktu artık, ne kadar kötü bir isim sevdiğini düşündüğün insanı unutmak için, basit ve düz bir insan olarak , basit hislerim var özlem duygusu gibi ama bu duyguyu hissettiğim her an adı aklımda şakıyor, uzaklardan gelen bülbülün tatlı edası gibi, sesi de çok güzeldi tıpkı yanakları gibi. Hayatıma girip çok sevdiğini söyleyen bir çok kadından biri olup çıktı şimdi özlem duygusu var anılarla dolu evimde, başka hiçbir şeyim yok. Kabul etmeme ragmen her defasında acı çekiyorum gene ve gene , küçüklüğümden beri her şeyi kabul ettim. Kabul etmenin acı çekmekle bir ilişki içinde olmadığını anladım. 
     Hayatımda herhangi bir şeyi geri çevirdiğimi ya da reddettiğimi hatırlamıyorum, ne dendiyse yaptım, kabul ettim, ailem sağolsun hayatımı onlar çizdiler. Bolluk içinde yaşadım , yaşattılar. Sanki hayatımdaki herkes bir anlaşma yapmıştı ve beni böyle kabul etmişlerdi daha doğrusu kabul ettikleri için böyle olmuştum. Üç farklı dili akıcı bir şekilde konuşabiliyor ve dünyanın bir çok yerini çoktan gezmiş bulunmaktayım , ve şimdilerde kendi mimarlık ofisimde çalışmaktayım, yaşadığım şehirdeki en görkemli yapıların çoğu benim elimden çıkmış bulunmakta, anılarla dolu lakin insanı uzun süre barındıramayan evimdeki tabloların hepsi bana ait , ailemin çizdiği hayatımdaki hobilerimin en başında geliyor resim yapmak , başarılı olduğumu söylerler ben de kabul ederim hiç sorgulamadım sorgulamayacağım da. Hayatım güzelliklerle geçti , güzel günlerin arzusuyla uyanırdım her güne, bilirdim onlar söyleyecek ben yapacağım ve her şey çok güzel olacaktı, ailem ve dostlarım varken sosyal bir insan olarak yaşayacaktım. Bir çok insanla tanışıp onlarla yakınlaşıp tekliflerini kabul etmiştim , çok güzel sevgililerim olmuştu, bana yapacakları tüm eylemlerini kabul etmiştim ve edecektim de bir çoğu benden para koparmak için yapmadıklarını bırakmadılar , hoş çok bir şey yapmalarına da gerek yoktu isteselerdi kabul eder ve tüm paramı bile verebilirdim allahtan istememişler, tüm bunların karşılığında ise bana seksüel doygunluğu yaşattılar, hepsini kabul etmiştim tüm pozisyonları. Bazıları da vardı ki benim bu özelliğimi fark etmişlerdi ve iktidar duygularını benim üzerimde hükmetmişlerdi. Her dediklerini yapan , kontrol edebildikleri zengin bir köleye haline gelmiştim ki bunu da seve seve kabul etmiştim, bir çoğuyla kadınlıklarının zirvelerinde gezdik, cinsel ilişkide bile tek yaptığım onlar ne derse yapmaktı. Ruhsuz bir bedenden tek farkım ölümle tanışmamış olmamdı. Beni seviyorlardı kölesini seven sahip gibi,üstüne titrediği tek çocuk sahibi olan anne gibi. Bir tek beni ben olduğum gibi sevemedi kimse, yoktum, hiç bir zaman hiç kimse sevememişti, ne yazık ki ben oluşamamıştı.
    İlk annemi kaybettim , çok acı çektim ilk başlarda. Ölümü ani bir şekilde oldu; sarhoş sürücü efkarlıdır ve hızlı gitmesi gerekiyordur eski sevgilisinin kapısının önüne ve gece saat 12de insanlar sıcak yaz günlerinde dışarı çıkmışlardır, annem de tek başına o insanlardan biridir, elinde telefonu babamla  konuşuyordur, efkarlı ve aldattığı eski sevgilisini özleyen ve tüm bu sıfatlara ek sarhoş ve arabayı hızlı süren şoför bir eliyle telefonuna ulaşmaya çalışırken bir eliylede direksiyonu kontrol etmeye çalışmaktadır ve tam uzanacakken telefona, hayatın o ince çizgisinde bir titreme olacaktır ve koltuğun arasına sıkışmaya karar verecektir hınzır telefon , malum şoförümüz gözünü yoldan ayıracak ve koltuğa odaklanacaktır tam gaz, araba tam gaz giderken, annem de telefona dalmış vaziyette karşıdan karşıya geçecektir , kısa ve hızlı bir ölüm olacaktır benim tüm ayrılıklarım gibi.
    Ölüm her zaman uyandırıcı etki yaratır yaşamaya çalışan insanlar üzerinde. Ben daha tam anlamıyla uyanmamakla birlikte , uyku sersemi arefesinde kalakalmıştım annemin ölümüyle , uzun bir süre insanlar bana ne yapacağımı söylemediler, dostlarım benimle olmak yerine , bana komutlar vermek yerine , beni tam tersine yapayalnız bıraktılar. Bense sürekli boş boş oturdum kimse resim çiz demediği için sadece oturdum, kimse dışarı çık demediğinden dışarı çıkıp yeni insanlarla tanışamadım ve seksüel ihtiyaçlarımı karşılayamadım, babamın ,ani ölümü sindirmesi gerekti benim hayata devam edebilmem için, o kabul ettiğinde ölümü, hayata geri döndü ve benle ilgilenmeye başladı . Babam ölümden dönmüştü, ölümü uğurlamıştı ama geri dönüşü daha hırçın bir hale getirmişti onu , gözünü hırs bürümüş bu sayede daha başarılı birisi olmuştum, kapasitem inanılmazdı , babam bana yapmam gerekenleri söylediğinden beri 4 farklı kızla beraber olmuş , sosyal çevrem genişlemiş , bir sürü yeni resim yapmış ve onları tablolaştırmıştım ve iş alanında büyük rekontrüksiyon projesine imza atmış bulunmaktaydım böylece günlerim geçiyordu, annemin ölümünü unutmuştum, babam ne kadar ölümü uğurlasada ölümü unutamamış kendini alkole ve gerçek anlamda yemeğe vermişti tek yaptığı yemek, alkol tüketmek ve benim yaptıklarımla övünüp bana yapmam gerekenleri söylemekti günleri böyle geçiyordu. Tüm bunlar olurken Özlemle tanışmıştım kabaca annemin ölümünden bir sene geçmiş ,özlem diye bir kız karşıma çıkmış ve beni kabul etmişti. Diğer kızlardan farklı olarak , benin olmadığının farkında ama umursamamış kendisini sevmemi istemişti, ilginçtir ki daha önce hiç bir kız gerçek anlamda hiç bir kız onu sevmemi dile getirmemiş ve bunu istememişti, ben de özlemi sevmiştim dediğini kabul ederek ve boyun eğerek.
        Her şey güzeldi. Ölüm her şeyin güzel gitmesini sevmez. Ikinci ölümüm babam olmuştu. Tek suçlu babamdı. Aşırı kilo artışı sebebiyetiyle zayıf kalbi tek bir krize bile dayanamamıştı, babam her zaman zayıf olmuştu annemin ölümünü kaldıramadığından yemek yemeye başlamış , güçleneceği yere her geçen gün zayıflamıştı kalbi. Babamın ölümünden arta kalan tek kişi özlem olmuştu, başka hiç kimsem kalmamıştı, büyük aile servetimiz vardı, maalesef para insana ne yapacağını tam olarak söyleyemiyordu , ne annem ne de babam gibi değildi aile servetimiz, aile servetimiz olmasına rağmen aileden değildi. Özlem, servetimizi hiç düşünmezdi sadece anı yaşardı, imkanlarımızı sever ama olmasalarda olurdu onun için bunu çok iyi bilirdim.  Her geçen gün daha yakınlaşıyor bütünleşiyorduk, beni her geçen gün dış çevremden soyutluyordu, çepeçevre sarmalıyordu kollarıyla ahtapotun kurbanı sarması gibi. Ben bundan rahatsız değildim sev beni demişti, ben sevmiştim. Sadece ben olayım dediğin de hayatımda başka kimseyi bırakmadım ve başka kimseyi arzulamadım, Özlem arzularımı doyurabiliyordu ya da doyurduğuna inandırıyordu beni, zaten ikisi de aynı durumdu. Artık benim için özlem her şeydi , özlem için ben neydim nasıl birisiydim hiç bir zaman bilemedim. Bugüne dek ben onun için sadece andım ve artık benden sıkılmıştı daha mutlu anlar kazanmış olmalıydı , bense gene bunu kabul ettim onun gittiğini, benim onu sevmemi istemediğini kabul ettim ve sevmeyi bırakmaya uğraştım biraz sürdü onu sevmemem, gene annemin öldüğü zamana döndüm ,yapayalnız kaldım kimsem kalmadı, tek varlığım artık sahip olduğum andı, kimsesiz, çaresizdim. Eğer biri kapıyı çalıp, benim kapıyı açmamı bekleyip, kapıyı açınca da beni sev deseydi hiç düşünmeden severdim , aynı kişi ya da farklı da olabilir kendini öldür deseydi gene hiç düşünmenden kendimi öldürebilirdim.
        İşte bu düşünce dönüm noktam oldu, ben ruhsuz bir bedendim, ölümle tanışmıştım ve sadece ölüm tarafından ben olabilirdim, ölüm bana komut veremez ne yapmam gerektiğini söyleyemezdi, ölünce ben olabilirdim. Ben olma düşüncesi beni heyecanlandırmaya başlamıştı anılara dolu kimsesiz evimde. Heyecanlı heyecanlı kendimi nasıl öldürebileceğimi düşündüm. Ölümden korktum sonra , korkmam kar etmedi , heyecanım çok fazlaydı, artık ben olabilecek, gerçekten hür bir irade ile ilk eylemimi gerçekleştirecektim. İlk kararım kendimi öldürmekti. Bunları yazarken bile ölümün yakınlığı beni heyecanla karışık korkuya çağırıyordu, ölüm her zaman sabırsızdı , onu bekletmek istemiyordum kimsesiz evimde. Tüm pencereleri kapattım sıkı sıkı , evimde olan viskiyi – ki viskiyi bile; babam derdi erkek adam viski içmeli , zengin insanlarız viski bizim içeceğimizdir- mutfağa getirdim bir kadeh doldurdum ve kapıyı kapadım, kapının aralığına bez sıkıştırdım şimdi hava geçişi minimumda artık kendi düşüncelerim gibi , o kadar yavaşladı ki zihnim daha gaz ocağını açmadan , düşüncelerim teker teker uzaklaşıyor , hatırlamaya çalıştığım hiç kimse yok , gaz ocağını açarken. Şuan tek yapmam gereken beklemek , ilk kararımdan mutluyum, yavaş yavaş dolacak havaya beni zehirleyecek gaz, bir an olsun paniğe kapılmadan soluyacağım ben de. Hayatı kabul edip , ölüme koşuyorum artık.
 Hiç var olmadım, var olamadım , sürüklendim durdum herkesi gibi, herkesten farklı olarak kabul ettim her şeyi, artık yaşamayı kabul etmiyorum…………..

  133

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ölünce Gülümser İnsan

Yıllardır otururduk karşılıklı, bir o konuşmazdı bir ben. Çok önemli değildi ilk başlarda hangi duygularla dolu olduğunu anlayamadığım sessizliğimiz. Herkesle konuşabilirdim, onla konuşamadığımdan oldu tüm bunlar ama onu hiç suçlamadım. Konuşmanın, derdini anlatmanın hatta ve hatta derdini yazmanın ne demek olduğunu bilmiyormuşum. Onla her şey sadece ve sadece gündelik işlerden, nasılsından ibaretmiş. Geçmişi olduğunu çok sonradan öğrendim. Geleceği hakkında da şüphelere sahiptim hep. Şimdilerde düşünür oluyorum acaba gizli gizli birileriyle mi dertleşiyordu ya da bir yerlere mi yazıyordu ya da sadece öylece boşluğa mı bağırıyordu hatta ve hatta sadece boşluğa mı bakıyordu da bu insanlığın paylaşmak dediği dertlerin, sıkıntıların, hafifletme çabasını sağlamış oluyordu. Ne oldu da bu hale geldi hala anlamlandıramıyorum. Nedeni hala soramadım babama. Babamla hiç sarılmadık, babamla hep tokalaştık. Tokalaşmak ne büyük bir heyecandı, başka insanlarla tanıştığımda zevkle onların e

YÜZÜK

                                   Çok az şey öğrendim hayattan. Sanırım en önemlisi hayattan bir şeyler öğrenmenin ne kadar zor olduğunu   öğrenmekti; büyük çabalar sonucu hayattan çalabildiğim bir ders oldu bana ama belki de ben anlamamak istemedim bir türlü, bu kadar güzel ve temizken hayat. Üzülerek öğrendim hayatın ölümle ölümüne savaştığı acı sonu, beni daha yenemedi ama sevdiklerimden bazılarını vahşice aldı benden ve bana tek bir şey bıraktı. Kararmış bir yüzük ve sonrasında ona sahip olduğumu düşündüm. Eğlendim , güldüm , ağladım, lakin en çok güldüm sevdiğim insandan kalan kararmış yüzük parmağımdayken. Bir gün, herkesin sahip olduğu, o bir gün kaybettim yüzüğü.Yüzük parmağımdayken onun ölümüne ağlamamama rağmen yüzüğün yokluğuna da ağlamadım. Aradıysam da bulamadım yüzüğü. Sonra eve dönmeye koyuldum   yıldızlara bakıp düşünürken ve kediler geldi yanıma, üzgün gördükleri için sanırım ve ben de yürümeyi bırakıp oturdum onlarla. Parmağımda olması gereken yüzüğü arıyorlar

Kim bu adsız?

      Adsız yazıldığı üzere ismi olamayan biri.       Dünyada varolmuş, varolan ve varolacak her şeyin bir adı bulunurken isimlerin önemini pek düşünmemişizdir. İsmi olmayan birinin ne önemi olabilir ki? İsimlere takılmadan, isimleri olsa da hatırlanmayanlar için bu yazılar adsızdan gelmektedir.Adsızlık sıradanlığın yansımasıdır. Naçizane yayılanacak olan yazılar, Laszlo Krasznahorkai'nın "Savaş ve Savaş" romanındaki huzursuz Korin'in dürtüsüyle buraya aktarılıyor olucaktır. Ebediyete iletebilmek için. Adsız olan ebediyette de var olacaktır.            Birbirleriyle ilişkili olan ve olmayan bir çok yazının ortaya çıkmasını sağlamıştır, adsızın düşünceleri. Nitelikli olup olmadığına bakılmaksızın, yazım yanlışlarına ve noktalama işaretlerine dikkat edilmeden, anlamsız ve basitlikleri önemsenmemeksizin aktarılacaktır buraya.           Adsızı anlatmaya çalışmaya gerek yoktur, kim bu adsız sorusunu doğuran merağa gerek olmaması gibi.