Çok az
şey öğrendim hayattan. Sanırım en önemlisi hayattan bir şeyler öğrenmenin ne
kadar zor olduğunu öğrenmekti; büyük
çabalar sonucu hayattan çalabildiğim bir ders oldu bana ama belki de ben
anlamamak istemedim bir türlü, bu kadar güzel ve temizken hayat.
Üzülerek öğrendim hayatın ölümle
ölümüne savaştığı acı sonu, beni daha yenemedi ama sevdiklerimden bazılarını
vahşice aldı benden ve bana tek bir şey bıraktı. Kararmış bir yüzük ve
sonrasında ona sahip olduğumu düşündüm. Eğlendim , güldüm , ağladım, lakin en
çok güldüm sevdiğim insandan kalan kararmış yüzük parmağımdayken.
Bir gün, herkesin sahip olduğu, o
bir gün kaybettim yüzüğü.Yüzük parmağımdayken onun ölümüne ağlamamama rağmen
yüzüğün yokluğuna da ağlamadım. Aradıysam da bulamadım yüzüğü. Sonra eve dönmeye
koyuldum yıldızlara bakıp düşünürken ve
kediler geldi yanıma, üzgün gördükleri için sanırım ve ben de yürümeyi bırakıp
oturdum onlarla. Parmağımda olması gereken yüzüğü arıyorlar sandım ilk başta,
mahcup mahcup baktım yüzlerine kedilerin, bir şey diyemedim; kaybettim sahip
olamadım küçük kararmış yüzük parçasına diyemedim. Zaten onlar da aç
olduklarından bakıyorlarmış bana o yüzden gelmişler yanıma, birisi salam
verince gittiler yüzüğü umursamadan hemence. İşte o an güzel hayattan, çok az
öğrendiğim şeylerden bir tanesini öğrendim: Bu hayatta hiçbir şeye sahip
olamadığımızı. Bir yüzük parçasına ya da yanımızda 5 dakika durmasını
istediğimiz bir kediye sahip olamayacağımızı öğrendim ya da bir insana.
Sevilmeliydi ama sahiplenilmemeliydi. Gerçekleşemezdi zaten bunların hiçbiri.
Ruhumuzun ve bedenimizin sadece bir konak olduğunu öğrendim ve sonra yüzüğü
buldum.
2013
Yorumlar
Yorum Gönder